×
Ana Sayfa Üretim Toptan Satış İK İletişim ENG

CAN ENERJİ

Enerjide sürdürülebilirlik...

Petrol fiyatlarındaki yükselme ve enerjide güvenlirliğin sağlanmasındaki yeniden artan endişeler, son zamanlarda enerji sektörü üzerine yürütülen kamuoyu tartışmalarına damgasını vurmuştur. Ancak, enerji sektöründe sürdürülebilirliğin sağlanması, çok fonksiyonlu yapısı ile uzun soluklu bir perspektifte ele alınmasını gerektirmektedir. Sürdürebilirliğin elementleri olan sosyal, ekonomi ve çevre boyutları DEK’in küresel hedeflerinde ENERJİDE “ulaşılabilirlik”, “bulunabilirlik” “kabul edilebilirlik” olarak üç ana kriter altında yer bulmuştur.

Dünyada halen 1.6 milyar insan son derece verimsiz, geleneksel formlardaki enerjiye bağımlıdır. Bu çeşit bir eşitsizliği içeren enerji sistemi sürdürülebilir yada başka bir değişle “kabul edilebilir” değildir. 2002 yılında Johanesburg’da yapılan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde kabul edilen “Birleşmiş Milletler Kalkınmada Milenyum Hedefleri”, satın alınabilir modern enerji hizmetlerine “ulaşılmadan” sağlanamaz. Bu iki eksikliğin de ötesinde daha milyonlarca insan yetersiz ve hiç de güvenilir olmayan enerji kaynaklarına sahiptir. Daha doğru bir değişle bunlar için ulaşılır bir enerji varlığından bahsetmek oldukça güçtür.

Ayrıca sözkonusu bu kesim, enerji arzında sık,sık yaşanan kesintilerden olumsuz şekilde etkilenmekte ve üretimde önemli maliyet artışları ile karşılaşarak ekonomik kalkınma engellenmektedir. Kalkınma yelpazesinin diğer tarafında yüksek teknoloji kullanan ağırlıklı olarak şehirleşmiş toplumlar, kesintisiz enerji sayesinde şimdiye kadar olmadığından daha da hızlı gelişmektedir. Bununla beraber 2003’te Kuzey Amerika ve Avrupa’da yaşandığı üzere elektrik arzındaki bir kesinti, bu toplumlar için en ağır ceza olmuştur.

Sonuç olarak sürdürülebilir enerji sistemleri; güvenli ve güvenilebilir bir enerji arzı sağlamalıdır. Bu nedenle DEK’in enerji hedefleri arasında”bulunabilirlik” de yer almaktadır.

Enerji sektörü, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ciddi çevresel etkiye sahiptir. Odun gibi geleneksel enerji kaynaklarının kullanımı, orman alanlarının tahribine yol açarken, iç mekanlarda ilkel ocaklarda kullanımı, zararlı emisyonlar nedeniyle insan sağlığını bozmaktadır.

Konvansiyonel enerji kaynakları çoğunlukla sektördeki kirliliğin birincil kaynağıdır ve bir çok gelişmekte olan ülkede hızla büyüyen mega şehirleri olumsuz şekilde etkileyen önemli bir sorundur.Enerjinin elektrik enerjisi gibi ikincil enerji kaynaklarına dönüştürülme prosesi ve tüketimi insan kaynaklı sera gazlarının başlıca üreticisi konumundadır. Sürdürülebilir bir enerji sistemi emisyonların sınırlanması ve verimliliği optimize etmelidir. Bu da DEK enerji hedefleri arasında “kabul edilebilirlik” olarak tanımlanmaktadır.

Sonuç olarak tüm mücadele, gelecek nesillerin, kalkınmanın nimetlerinden çevre üzerinde olumsuzluklar yaratmaksızın yararlanmasını sağlarken, yeterli enerjinin hakkaniyetli bir şekilde sosyal ve ekonomik kalkınmayı desteklemek üzere arz edilmesidir.

Temiz bir çevre ve iyi bir yaşam için.

Enerjinin fazla kullanılması sonucunda; Doğal kaynaklar hızla tükeniyor, Çevre kirleniyor ve enerji için yüksek miktarda para ödüyoruz.

Ekonomik üretim ana unsuru olan ve hayat kalitemizi iyileştiren enerjinin kullanımından vazgeçemeyeceğimize göre ENERJİYİ VERİMLİ KULLANALIM.

Dünya'da enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda 2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Fosil kaynaklar, sadece yakıt olarak değil aynı zamanda başta ilaç olmak üzere kimya sektöründe pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu yönü ile de korunması en azından tüketiminin azaltılması önemlidir.

Kömür veya petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu, daima CO2 oluşur. Yapılan ölçümler milyonlarca yıldır 180-280 ppm arasında değişen CO2 seviyesinin günümüzde 360 ppm seviyesineçıktığını göstermektedir. Karbondioksit diğer sera gazlarına göre %55'lik bir oranla, doğal sıcaklık dengelerinin bozulmasında en büyük etkiyi yaparak Küresel Isınma'ya neden olmaktadır.

Küresel Isınma'nın oluşumunda Sera Etkisi'nin rolü büyüktür. "Sera Etkisi"ni, güneşten gelen kısa-dalga ışınlarının geçmesine izin veren gaz tabakasının, dünya üzerinden yansıyan uzun-dalga ışınlarının büyük bir kısmını tutması sonucu meydana gelen atmosferik dengesizlik olarak kısaca açıklayabiliriz.

Atmosfere atılan diğer sera gazları ise CO, SO2, NOx gibi zehirli gazlar ve radyoaktif maddelerdir. Termik santrallarda, sanayide ve binalarda yakıt olarak kömür kullanıldığında, bu kirlilik etmenlerinin yanısıra kül de açığa çıkar. Kül civa, kurşun, arsenik ve kadmiyum içermesi nedeniyle yüksek oranda kirletici etkiye sahiptir.

Fosil yakıtların bu şekilde kullanılmaya devam edilmesi durumunda, aşırı kuraklık, deniz seviyesinde yükselme sonucu su baskınları, fırtınalar ve ultraviyolenin artması gibi küresel değişmeler sonucu, doğanın ekolojik dengesinin bozulması kaçınılmazdır.

1970'li yıllarda yaşanan petrol krizi sonrasında enerji konusuna ilgi artmış ve enerji tasarrufu konusu gündeme gelmiştir.

Enerji tasarrufu yapmak aile bütçesi için önemlidir. Enerjiyi verimli kullanırsak faturalara daha az para öderiz. Enerji tasarrufu devlet bütçesi için de çok önemlidir. Kullandığımız enerjinin yaklaşık %60'ını başka ülkelerden alıyoruz ve ödemeyi döviz olarak yapıyoruz.